Toksik Pozitiflik Nedir?
Toksik pozitiflik, bireyin olumlu bakış açısını ve olumlu olarak tanımlanan duyguları hissetme deneyimlerini işlevsiz ve çok fazla bir boyutta hayatına genelleme çabasıdır. Başka bir deyişle, ne yaşanırsa yaşansın bireyin kendisini ve çevresini daima olumluya ve pozitife yönlendirmeye çalışmasıdır. Diyelim bir arkadaşınıza bir sorununuzdan bahsediyorsunuz ve ona kendinizi ne kadar üzgün hissettiğinizi söylüyorsunuz. Eğer arkadaşınız size duygularınızı dikkate almayan bir şekilde yaklaşıyorsa, “aman canım bu da dert mi, başkalarının ne dertleri var” tarzında konuşmalar yapıyorsa, dahası sizi pozitif düşünmeye zorluyorsa karşımızda bir toksik pozitiflik örneği var demektir.
İnsanın hem akılcı hem de zorlu duygular hissedebilmesi yaşamsaldır ve hissedilen duygunun bir işlevi vardır. Yaşanılan tüm duygusal deneyimler, bireye karşılanmış ve karşılanmamış ihtiyaçları ile hayatında yolunda giden ve gitmeyen durumları işaret edebilmektedir. Örneğin; kendisine kırıcı lakaplar takıldığı için üzülen ve incinen bir çocuk, zorbalık gibi saldırgan ve şiddet içeren davranışların kabul edilemez olduğunu yaşadığı zorlu duyguyu referans alarak öğrenebilir. Çocuğun duygularından referans alabilmesi için diğer insanların davranışlarının kendisine nasıl geldiğini fark edip hissettiği duygunun adını koyup ifade etmesine olanak tanınmalıdır. Bunu yapabilmekte akılcı ve keyif veren duygular ile birlikte zorlu ve sıkışık hissettiren duyguların da insani, yaşamsal ve işlevsel olduğunu kabul edebilmeye bağlıdır.
Hepimiz zaman zaman farklı duygular yaşıyoruz, insanız çünkü. Zaten duyguların var olma amacı onları yaşayabilmemiz değil midir? Yeri geldiğinde yaşamayıp bastırdığımız her duygu, ruh sağlığımıza zarar vererek yüzeye çıkıyor. Pozitif biri olmanın ne zararı olabilir ki diyebilirsiniz fakat pozitiflik ile toksik pozitiflik arasında büyük fark var.Yaşamamız deneyimlememiz gereken olumsuz duyguları bastırdığımızda o duygular içerde bir yerde büyümeye devam ediyor. Yüzleşmeyi reddettiğiniz her duygu, bir süre sonra bir yerlerden patlak veriyor, tabiri caizse zehir gibi yayılıyor zihnimizde. Hiçbir hayatın, hiçbir insanın mükemmel hayatlara sahip olmadığı, olmaması gerektiği konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Pozitif bir hayat düşlemek elbette hoşa gider ama realist dünya maalesef ki böyle değil. Her türlü duyguyu deneyimlemekte, gerektirdiği gibi davranışlar sergilemekte faydar var.
Sonuç olarak, yaşanılan salgın dönemi başta olmak üzere zorlu veya travmatik yaşamsal olaylar içerisinde daima pozitif bakış açısına sahip olmak veya olumlu tarafından bakmak kolay olmayabilmektedir. Her duygunun bireye duygusal ihtiyaçları ve yaşantısı noktasında önemli bilgiler verdiği de göz önünde bulundurularak; her duygunun yaşanmasına izin vermek, bazen harekete geçmeye veya üretmeye enerjinin ve isteğinin olmayacağını kabul etmek, duygusal yoğunluklar sonucu ajite tepkiler (ağlamak, bağırmak vb.) verebilmenin insani olduğunu bilmek ve bazen duygusal iniş çıkışların, karamsarlığa düşmenin de yaşanabilir olduğunu bilmek oldukça yaşamsal ve önemlidir. Her şeye olumlu yönden bakıp daima keyifli duygular arasında gezinmek çoğunlukla mümkün değildir ve insani olarak her duyguya ve deneyime olanak tanıyıp ihtiyaç duyulan yaşamsal dersleri almak çoğunlukla her birey için farklı yaşamsal süreçleri ifade etmektedir. Bu yönden yaşam boyunca herkesin biricik olduğunu ve yaşanılan zorlu deneyimin ortaklığında bile biricik süreçlerin yer aldığını hatırlayarak bu deneyimlerin içerisinden geçmek bireyin kendi duygularını ve ihtiyaçlarını fark edip harekete geçmesi açısından daha insani ve işlevseldir.
Unutmayın;
Duygularımız bize asla yalan söylemez. Unutulmamalıdır ki bastırılan her duygu uzun vadede daha da büyüyüp karşımıza çıkacaktır. Psikolojik Danışman Arzu KALAY
26.02.2024 19:19:43